Hilafet meselesini sorularla irdelemeye devam edelim.

    Bütün ümmetin siyasi ve dini konulardaki yetki ve sorumluluğunun Halife’nin kişiliğinde tek elde toplanmasını isteyen insanlarımızın genelinin Hanefi fıkhına mensup olduğunu biliyoruz. İlginç olan nokta ise Hanefi olduğunu söyleyen insanların Fıkıh imamları olan Ebu Hanife ile bu konuda tezat yaşamaları. Halifenin kişiliğinde dini ve maddi hukuki konuların tek karar vericide toplanmasını isteyen bu insanlar Ebu Hanife’nin imam kimliğini taşırken ilaveten kendisine verilmek istenen kazai yani maddi hukuki konularda hüküm verecek baş kadılık görevini ölümü göze alarak reddetmesi hakkında acaba ne düşünüyorlar? Ebu Hanife İslam dininin siyasetin emrine girme tehlikesini görüp direndiği için bu duruma ısrarla karşı çıkmış ve Abbasiler tarafından zindanlarda eziyet edilip zehirlenerek öldürülmüştür. Ebu hanife’nin öldürülmek bahasına imamlık ve kadılık makamının birbirinden ayrı olması gerektiğini savunmasına rağmen onu takip ettiğini söyleyen insanların ısrarla bu makamların bir elde toplanmasını savunması büyük bir tezattır. Aynı görüşü imam Maturidi’de de görürüz. Maturidi din duygusunun kimsenin müdahale edemeyeceği ve tahakküm altına alamayacağı kalbe ve vicdana ait bir alan olduğunu söyler ve siyasetten ayrı tutulmasını savunur. Konu hakkında pek çok ilmi araştırma ve tartışma yapılmış olmakla birlikte çok yetkin ve bilgili bir kişilik olan Mebus ve İslam hukuku müderrisi Seyyid Bey’in hilafetin kaldırılması konusunda TBMM’de yaptığı bilimsel içerikli konuşmanın akıllardaki pek çok soruya cevap vereceği düşüncesindeyim.

     Hilafetin gelmesini isteyen insanlarda bu kurumun hayata geçirilmesi ile bütün Müslümanların ve dünyanın huzura kavuşacağı gibi bir inanç var. Gerçekten öyle mi? Hilafet Müslümanları birleştirip yaşanan bütün sorunların çaresi olabilecek mi? Hilafet’in bu şekilde bir faydası olabilseydi Peygamberimizden hemen sonra gelen ve en büyük İslam öncüsü kabul ettiğimiz dört halifenin üçü suikastle öldürülmezdi. Hilafet birleştirseydi Peygamberimiz Hz Muhammedin eşi ve Hz Ebu Bekir’in kızı Hz Aişe ile Allah’ın Aslanı dediğimiz ve dördüncü halife olarak kabul ettiğimiz Hz Ali arasında bir iç savaş yaşanmazdı. Hilafet barış ve mutluluk getirseydi Kerbela’da hilafet iddiasında bulunanlar tarafından Peygamberin torunları susuz bırakılmaz, katledilip kafaları kesilmezdi. 

    Hilafet isteyen grupta anlamakta zorlandığım bir konu da sosyal yaşam anlayışı, sembolleşen kıyafetler ve görünüm meselesi. Bu gruptaki insanlarımızın büyük çoğunluğu nedense Arap kültür öğelerini hilafet ve Müslümanlık simgesi olarak görmekte çok ısrarcılar. Gerçekten torunu olduklarını söyledikleri ve halife görevini üstlenmiş olan Osmanlı hanedan üyelerinin giyim kuşam ve sosyal yaşamdaki ölçüleri Arap kültürü ile mi sınırlıydı? Birkaç örnek vermek konuyu açıklamak için yeterli olacaktır. 109. İslam Halifesi 2. Mahmut 1828 yılında yayınladığı Kıyafet Nizamnamesi ile sarık, kavuk ve biniş giyilmesini yasaklayıp ceket, pantolon, fes giyilmesi kuralını getirdi ve kendi de sakalını kısa keserek modern kıyafetler ile halkın içine çıktı. Portrelerini yaptırarak devlet dairelerine astırdı. Halife 2. Mahmut bu gün dirilip gelse hilafet isteyen kesimin kılık kıyafet ısrarını çok yadırgardı herhalde. 110. İslam Halifesi 1. Abdülmecit efendi Tanzimat fermanını yayınladı. Fransız ceza kanununu çevirterek uygulamaya koydu. Mâliye, Fransa'daki örgütlenme temel alınarak düzenlendi. Mustafa Kemal Atatürk’ün batı hukukundan yaptığı alıntıları sürekli eleştirenler henüz Mustafa Kemal doğmamışken Halife Abdülmecit Efendi’nin yaptığı bu uygulamalara ne diyorlar acaba?  Batı kültürü ile ilgili neredeyse her şeyi dışlayan bu grup 113. İslam Halifesi Sultan 2. Abdülhamit’in operaya olan yüksek ilgisi sonucunda Yıldız sarayında bir opera salonu yaptırdığını ve İtalya’dan gelen opera sanatçılarını uzun yıllar sarayda kadroya aldığını biliyorlar mı? Peki, her fırsatta kılık kıyafet konusundaki uygulamaları nedeniyle Mustafa Kemal Atatürk’e en ağır eleştirileri yapan bu grubun halife 2.Abdülhamit’in haklı sebeplerle kadınların çarşaf giymesini yasaklaması konusundaki yorumları nedir acaba? Hilafet sevdalısı grubun 116. ve son İslam halifesi 2. Abdülmecid Efendi hakkında ne düşündüğünü çok merak ediyorum doğrusu. Halife 2. Abdülmecid efendi müzik ve resim alanında ileri derecede yetenekli bir sanatkardı. Türk resim sanatının öncü isimleri arasında yer aldı. Çizdiği resimler ve özellikle portreler dünyaca ünlü müzelerde yer aldı. Şehzadeliği sırasında çizdiği “Avluda Kadınlar” isimli “nü” tablosu ünlüdür. Abdülmecit Efendi batı kültürüne çok açık bir insandı. Batı kültürüne yatkınlığını kızlarının giyim ve kuşamlarında da görmekteyiz. Acaba Son İslam Halifesi Abdülmecid efendi bu gün kalkıp gelebilse Hilafet isteyen Osmanlı torunları kendisini Halife olarak benimseyip verdiği kararları emir sayıp ardına düşerler mi? Halife Abdülmecid Efendi’nin giyim kuşam ve görünüm konusunda Kraliçe Elizabeth ile aralarında pek fark olmayan kızları ile karşılaşsalar ne düşünürler acaba? Halife Abdülmecit Efendi ve kızlarının buram buram Avrupa kokan yaşam tarzı konusunda gene Atatürk ve devrimlerini mi suçlarlar merak ediyorum.  

     Konuyu özetleyecek olursak; İslam gibi yüce bir din hilafet arzusu gibi masum görünen ama politik hesap kokan basit oyunlarla günlük siyasete yedek motor olacak bir pozisyona düşürülmemelidir. İslam’ı yaşamak isteyen samimi Müslümanların yolu Siyasal İslamcıların yolu değil Hanefi-Maturidi çizgide akılcı yol olmalıdır. Amaç Yüce dinimiz İslam’ı hakiki anlamda ve samimiyetle yaşamaksa toplumumuzda her zaman bu mümkündür. Ama amaç hilafet isteği görüntüsü altında oryantalist Batı’nın maşası olan Arap emperyalizmi tahakkümü ile milli kimliğimizi kaybettirerek Araplaştırmak düşüncesi ise Türk Milleti bu oyuna gelmez ve bu işe asla olur demez.

16.01.2024