Geçen hafta Türk futbolu önemli bir sınav verdi.  Suudi Arabistan’da oynanacak olan Türkiye kupası finalinde Vahabilerin Atatürk üzerinden Türk Milletini rencide etme hamlesine sert ve yerinde bir tepki gösterildi. Her iki takımımız onurlu davranışıyla Atatürk’e ve Türk Milletine layık olduklarını gösterdiler. Her iki takımımızı ve takım farkı gözetmeden destek veren milletimizin her ferdini tekrar tebrik ederim. Çıkılacak maçta en büyük direnç Atatürk’e ve temsil ettiği her şeye gösterildi. Atatürk resmi yerine Vahabilerin hoşlandığı herhangi bir siyasi figür kullanılmak istenseydi aynı tepki gösterilir miydi? Hiç sanmıyorum, hatta memnuniyetle karşılanırdı. Çok açık ve net olarak Vahabi Suudi yöneticiler açısından bakılınca sorunun Atatürk ve Türk kimliği olduğunu söyleyebiliriz. Peki Vahabi Suudi yetkililer Atatürk ve temsil ettiği her şeye karşı olmakta haksızlar mı? Bence kendi açılarından bakılınca Atatürk’e karşı olmakta ve sevmemekte çok haklılar.

    Atatürk’ten önce ikinci sınıf Müslüman yani “Mevali” diyerek aşağılayıp aynı safta namaz kılmayı bile kabul etmedikleri Türklere kendilerini Kavm-i Necip olarak kabul ettirip hizmet ettiriyorlardı. Osmanlı imparatorluğunda her işe Türkler koşar, imparatorluğu düşmana karşı korur Kavm-i Necip Araplar askere bile alınmaz yan gelip yatarlardı. Üstüne üstlük her yıl Ramazan ayı başlangıcında Surre alayları adı altında içinde Türklerin emeklerinden alın terlerinden kesilen altın, para, kıymetli eşya bulunan hediyeler padişah tarafından Araplara gönderilirdi. Araplar bu hediyeleri alıp keyiflerine bakarlardı. İşin ilginç tarafı Türkler afyonlanmış gibi bu durumu özümsemişlerdi. Arapların Kavm-i Necip yani üstün ırk olduğu genel kabul gören bir olguydu. Ta ki Atatürk bu saçmalığa son verene kadar. Atatürk Kavm-i Necip safsatasını yırttı attı. Padişahın “kullarım”, Arapların “mevali” deyip aşağıladığı Türk Milletine “efendiler” deyip ayağa kaldırdı. Bu durum Arapçılığı İslam maskesi altında yayıp kendilerini Ümmetin hizmet edilmesi gereken sınıfı olarak gösterip kaymağını yiyen Araplar tarafından hiç hoş karşılanmadı. Bu ayrıcalıkları ellerinden alınan Araplar en büyük ve iflah olmaz Atatürk düşmanı oldular.

    Araplar yüzyıllar boyunca Arap olmayan Müslümanlara karşı İslam dinini Kültürlerini yaymak için bir araç olarak kullandılar. Özellikle Türkler Arapların din adı altında uyguladıkları Kültür emperyalizminin en büyük mağduru oldular. Ta ki Atatürk Türk Milletinin kaderini eline alana kadar. Atatürk yüce dinimiz İslam’ın Arap assabiyesi’nin Truva atı gibi kullanılmasına son verdi. Türk Milletini Arap Vahabiliği’nin mistik bataklığından kurtarmak için Maturidi anlayışla İslam dininin ana kaynaklarını kendi dilinde Türkçe olarak Millete açtı. Maturidi yorumla Elmalılı Hamdi Yazır’a Kuran tefsiri yazdırdı. Böylece Türk Milleti uğruna öldükleri Kuran’ın mesajını kendi diliyle öğrendi ve özümsedi.  Başka pek çok eseri uzmanlara hazırlatarak milletin bilgisine sundu.  Türk Milleti’nin dinlerini kendi dilinde ve doğru bir yorumla öğrenmelerini sağladı. Müslümanlığın Arapçılıkla aynı şey olmadığını,  Arapça’nın da kutsal bir dil olmadığını öğretti. Elbette bu durum en büyük servetleri din üzerinden diğer milletleri sömürmek olan Arapların işine gelmedi. Böylece Arapların en büyük istismar ve sömürü kaynağı ellerinden alınmış oldu.

    Arap kültürünün etkisinde kalarak ikinci sınıf bir canlı olarak görülen Türk kadını’nı erkeklerle eşit seviyeye getirdi. Türk kadınının Arap kültüründen etkilenerek maruz kaldığı ikinci sınıf insan muamelesini asla kabul etmedi. “Ey kahraman Türk kadını, sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” diyerek en büyük devrimi yaptı. Kul, teba olarak görülen ve sürekli sömürülen Türk insanına kendini yönetme hakkı verdi. Bu düşüncelerin kendi toplumlarına sirayet etmesi Arap muktedirler için elbette en büyük yıkım olurdu. Atatürk’ün bu uygulamalarının kendi toplumlarına yayılması demek en basit tabirle istedikleri kadar cariye sahibi olamamak, istediklerinde “boş ol” deyip başlarından atabilecekleri dört eşten yoksun kalmak demek olurdu.

    Böyle bir liderden Vahabilerin korkması kadar doğal ne olabilir? Suudi Arabistan’da Atatürk resimli tişörtler ile sahaya çıkmak karanlıkta yaşayan yarasaların gözüne ışık tutmak gibi bir şey. Elbette ortaçağ zihniyetindeki bu Vahabiler Atatürk’e ve temsil ettiği her şeye karşı savaşacaklar. Fakat gözden kaçırdıkları ve düşünemedikleri bir durum var. Atatürk girdiği hiçbir savaşı kaybetmedi. Bu son olay da göstermiştir ki Atatürk öldükten sonra da savaş kazanabilen tek lider. Böylesine büyük bir lidere karşı söz söyleyecekseniz hele de mücadeleye girecekseniz birkaç kez düşüneceksiniz. Yoksa yenilen pehlivan gibi yenilgilere doymazsınız. Haddinizi bileceksiniz.

02.01.2024